Maira Khan
“Bu mücadeleyle nasıl idare ediyor ve hayatta kalıyorsunuz? Çocuğunuzu göremiyorsanız, bununla nasıl başa çıkıyorsunuz?” diye sordum. “Benim için çok acı verici. Başlangıçta onu her hatırladığımda ağlardım” diye yanıtladı.
Uygur anne devam etti: “Üzerinden o kadar çok zaman geçti ki, onu o kadar sık hatırlayamıyorum. Ama O’nun çocuklarına bakıyorum. Torunlarıma her baktığımda büyük bir acı hissediyorum. İlk çocuk babasına çok benziyor. İkinci çocuk Türkiye’ye getirildiğinde daha 6 aylıktı. Babasını hiç görmedi. Anne ve babaları hapse gönderilen yeni doğan çocuklar onları hiç bilmiyor. Ebeveynler hapse gönderildi ve bu nedenle yeni doğan çocuklarını göremediler. Artık oğlumla ilgili bir haber alamıyorum.”
Sanki Uygur arkadaşlarımız tarafından yeterince şımartılmamışım gibi, beni İstanbul’a yerleşen Uygur kadınlarınişlettiği sağlıklı ve rahat bir kafede nazikçe karşıladılar.Dükkanın adı Nuzugum Tatlı Çeşitleri ve Çay idi.
Ve etrafımızda bir dizi Uygur yemeği ve Türk çayı ile mütevazi bir şekilde bizi misafir eden Çin zulmünden kaçma hikayelerini paylaşan kadınlarla oturdum.
Kocası İslam bilimleri öğretmeniydi!
Adı anonim kalacak olan aynı Uygur annenin hikayesinin devamı şöyle:
“Kocam bir Kur’an öğretmeniydi ve çocuklara ve yetişkinlere gizlice Kuran, Tefsir ve Fıkıh dersleri gibi İslam bilimleri öğretirdi. Ki bu tür faaliyetlerin hepsi Çin hükümeti tarafından yasaklandı. Ancak hükümet faaliyetlerini öğrenince onu hapse attılar.”
“Kocam 1992’de hapsedildi ve o sırada iki çocuğum vardı ve üçüncü çocuğuma hamileydim. Kocam hapisteyken üçüncü çocuğumu doğurdum. Bu çocuğum babasını hiç görmeden büyümeye başladı.”
“Onu ilk kez üç buçuk yaşında, kocam hapisten çıktığında gördü. Çinli yetkililer kocamı hapisten çıkarmanın bir hata olduğuna karar vermeden önce babasını yaklaşık altı ay görebildi.”
Doğu Türkistan → Pakistan → Mısır → Türkiye
“Yetkililerin onu yeniden tutuklamayı planladığına dair işaretler almaya başladık, bu yüzden kocam hızla pasaport başvurusunda bulundu ve Pakistan’a gitti.
“Mısır’a seyahat etmeden ve yerleşmeden önce Pakistan’da biraz zaman geçirdi.
“Orada üç yıl yaşadıktan sonra ona katılmak için Mısır’a gittim. Ancak dört çocuğumu ailemle birlikte eve bırakmak zorunda kaldım. O zamanlar çocuklarım on, sekiz, altı ve üç yaşındaydı.
“Bir yıl sonra, iki küçük çocuğum, çocukları olduklarını iddia eden biri aracılığıyla bize katılabildiler. Ki bu Doğu Türkistan’dan seyahat edebilmelerinin tek yoluydu.
“Yedi yıl sonra, diğer kızım da aynı şekilde bize katıldı. O da onların kızı olduğunu iddia eden biri tarafından getirildi.”
Polis istedikleri gibi evlerine girerdi
“Ülkemize geri dönemediğimiz için yurt dışında kalmak zorunda kaldık. Çinli yetkililer, annem ve babam da dahil olmak üzere birçok akrabamızı çoktan tutuklamıştı.
“Ailemi sorgulayıp ve nlara ‘Kızın nerede?’ gibi sorular sorarlardı. Bir de “Torunların nerede?” diye soruluyordu. Her sorgu için hapse atılıyor sonra serbest bırakılıyordu. Bu bana kocamın Doğu Türkistan’dan ayrıldığı zamanı hatırlattı.
“Polis beni çok taciz ederdi, kapıyı çalmadan veya izin almadan evimize girer ve içeri girmek için duvarların üzerinden atlardı. Daha sonra kocamın nerede olduğu hakkında beni sorgulayacaklardı.
“Bu nedenle, 1999’da başka birinin pasaportunu kullanarak, ki başka bir şekilde çıkmam mümkün değildi, ülkeyi terk ettim. Biliyordum kibana veya aileme pasaport vermeyeceklerdi.”
Çocuklarının çoğuyla yeniden bir araya gelmek
“Daha önce de bahsettiğim gibi, üç çocuğum zamanla bana katılabildi.
“2013 yılında kalan son çocuğum, çocuğu ve hamile karısıyla bizimle yeniden bir araya gelmeye çalıştı. Ancak, pasaport almak neredeyse imkansız olduğu için o ve ailesi önce çıkış yollarını ödeyerek Tayland’a gitmek zorunda kaldılar.
“2006 yılında Türkiye’ye geldim. 2008 yılında hepimize Türk vatandaşlığı verildi. Böylece kalan son oğlum için de Türk vatandaşlığı aldım. Ancak oğlum ve ailesi Tayland yetkilileriyle zorluklarla karşılaştılar ve Türk konsolosluğuna girmesine izin vermediler.
“2015 yılında bir dönemde Türk makamları, sağlık sorunları olan çocukları, yaşlı kadınları ve kadınları kurtarmak için Tayland’a bir uçak göndererek Türkiye’ye getirdi. Böylece bir ve iki yaşlarındaki iki torunum da onlarla birlikte bu uçakla geldi.”
“Daha önce de belirttiğim gibi oğlumun bir çocuğu oldu ve karısı (Doğu Türkistan’dan çıkış noktasında)
hamileydi. Karısı Tayland’da hapishanede doğum yaptı, bu yüzden iki çocuğunun Türkiye’de bana seyahat etmesine izin verildi.”
“Şimdi torunlarım burada benimle, ama oğlum ve karısı geri sınır dışı edildiğinden beri onlar hakkında hiçbir haber duymadım. Artık çocuklarımla birlikte Türkiye’de yaşıyorum ama bütün ruhum Doğu Türkistan’da kalıyor. 1999’da oradan ayrıldığımda oğlum sadece 6 yaşındaydı. Şimdi 22 yaşında ama onunla hiçbir temasım yok. Akrabalarımdan hiçbiriyle iletişim kuramıyorum ve bu nedenle oğlumun durumunu bilemiyorum.”
Bu acı tecrübeler, Doğu Türkistan’da yaşanan zulmün sadece biri. Her gün milyonlarca Müslüman Uygur benzer acılara soykırıma maruz kalmaktadır.
İngilizce’den çevrildi.
Kaynak: Islam21C
Telif Hakkı Uygur Araştırmaları Merkezi - Tüm Hakları Saklıdır