Abdulhakim İdris
İslam dünyası için en önemli zaman dilimi Ramazan’ın sonuna doğru gelinmiştir. Ramazan ayının bitmesine günler kaldı ve Müslüman topluluklar Ramazan Bayramı’nı kutlayacaktır. Bu yıl aynı zamanda Doğu Türkistan’daki toplama kamplarının kurulmasının 10. yılı. 2014’te ilk örnekleri inşa edilen Doğu Türkistan’daki toplama kampları Çin Komünist Partisi’nin Uygur Soykırımı suçunu işlediğinin en açık delillerinden biridir. Ramazan ayı da aynı zamanda Çin’in Doğu Türkistan’da İslam’a karşı açığı savaşın bir kez daha hatırlanması gereken dönemdir. Bütün dünyada olduğu gibi Doğu Türkistan’da Müslüman Uygurların oruç tutmaya gösterdiği hassasiyet onların İslam dinine bağlılıklarının da göstergesidir. Uygurları bir arada tutan ve dini ve kimliklerini korumaya yardım eden Ramazan ayında, Doğu Türkistan’da İslam’a karşı yürütülen savaşın yeni boyutları da ortaya çıkmıştır. İslam’ı Çinlileştirmek adı altında Müslüman inancının yok etmeye kararlı Çin Komünist Partisi, akla hayale gelmedik yöntemler uygulamaktadır. Bu insanlık dışı hedefi gerçekleştirme adına hiçbir uluslararası değeri dikkate almayan Çin Komünist Partisi’nin açıklamaları da dikkat çekicidir. Amerika’nın Sesi yayın kuruluşunun haberine göre, Çin Komünist Partisi’nin Doğu Türkistan Genel Sekreteri Ma Xingrui, “Sincan’da İslam’ın Çinlileştirilmesi gerektiğini herkes biliyor. Bu kaçınılmaz bir eğilimdir.” demiştir. Ramazan’dan birkaç gün önce yapılan bu açıklamanın yansımaları kısa bir süre sonra ortaya çıkmıştır. Doğu Türkistan’da yaşanan zulümlerin detaylarına girmeden önce üzerinde durulması gereken nokta şudur. Çinli bir yetkilinin İslam dinine karşı savaş açtığını açık açık söylemesi ve İslam dinini değiştireceklerini belirtmesine rağmen, Müslüman dünyasından bu konuya yönelik tek bir açıklama bile yapılmamıştır. Benzer bir açıklama veya İslam’a yapılan bir saldırının Batılı bir ülkeden olması durumundaki Müslüman devletlerin tepkileri göz önüne alındığında Uygurlar konusundaki sessizlik düşündürücüdür. Bu sessizlik aynı zamanda soykırıma karşı da sesini çıkarmamaktır. Bu nedenle şunu da vurgulamak gerekir ki, Doğu Türkistan’daki Uygur Soykırımına ses çıkarmayan ve başını deve kuşu gibi kuma gömerek habersiz davranan Müslüman ülkelerin tarihin sayfalarında kara birer leke olarak yer alacakları da ‘kaçınılmazdır’.
Çin Komünist Partisi’nin Doğu Türkistan’da Müslüman Uygurlara uyguladığı soykırım üst üste yayınlanan raporlar, tanık ifadeleri ve araştırmalarla inkar edilemez bir gerçektir. Bu soykırımın tek bir amacı vardır Doğu Türkistan’daki Uygur varlığını ortadan kaldırmaktır. Asırlardır ana vatanlarında dini ve milli kimlerini büyük mücadelelerle koruyan Uygurların izlerini silmek için yürütülen bir başka soykırım programı da İslam dinine karşı açılan savaştır. Çin Komünist Partisi, İslam dinine karşı açtığı savaşı dünya kamuoyuna ‘İslam’ın Çinlileştirilmesi’ başlığı ile duyurmaktadır. Bir dinin temel esaslarının yok edilip yerine Komünist doktrin söylemlerinin getirilmesi o dinin Çinlileştirilmesi değil ortadan kaldırılma girişimidir. Bu nedenle Pekin hükümeti ve onun Doğu Türkistan’daki temsilcileri makyajlı cümlelerle işledikleri suçu örtmeye çalışmaktadır.
Özgür Asya Radyosu’nda geçen günlerde yayınlanan haberde önemli detaylar yer almaktadır. Buna göre, İslam’ın Çinlileştirilmesi kavramı ilk kez Xi Jinping tarafından Nisan 2016’daki Ulusal Dini Çalışma Konferansı sırasında, dinlerin sosyalist bir topluma uyum sağlaması gerektiğini vurguladığı ve dini inançların Çin kültürüyle bütünleşmesini savunduğu sırada ortaya atılmıştır. Bu açıklamadan bir yıl sonra da Doğu Türkistan’daki toplama kampları uluslararası kamuoyunun gündemine yansımıştır. 2017’de dünyanın duymaya başladığı toplama kamplarının amacı da Xi Jinping’in açıklamaları ile örtüşmektedir. Nitekim, Çin dünya kamuoyuna toplama kamplarını Uygurlardaki sözde dini aşırılıklar yok etmek amacıyla kurulan eğitim merkezleri olarak duyurmuştur. 5 Ocak 2019’da Pekin uzantılı Global Times, İslam’ın Çinlileştirilmesi adına atılan ilk resmi adımı duyurmuştur. Gazetede yer alan habere göre Pekin hükümet yetkilileri, Çin’deki sekiz İslami derneğin üyeleriyle bir toplantı yapmış ve karşılıklı onaya dayalı olarak Pekin’in İslam’ı ‘Çinlileştirmek’ için beş yıllık bir çalışma planı yürütmeye karar verdiğini duyurmuştur. Üç yıl önceki Ulusal Dini Çalışma Konferansında konuşan Xi Jinping de dinlerin Çinlileştirilmesini ana hedeflerden biri olarak değerlendirmiştir. Xi, din konusunda Marksist görüşlere sahip daha fazla personel yetiştirilmesi ve inananların Çin Komünist Partisi etrafında toplanması gerektiğini vurgulamıştır. Bu açıklamaların gerçek manası ise İslam dinine inanmanın tamamen ortadan kaldırılmasıdır. Bunun için de Müslüman Uygurların İslam dininin pratiklerini yerine getirmesi yasaklanmıştır.
Bunun en dikkat çekici örneği ise Ramazan ayı öncesinde yaşanmıştır. VOA’nın haberine göre, 7 Mart’ta Pekin’deki Ulusal Halk Kongresi’nde “Sincan’da İslam’ın Çinlileştirilmesi gerektiğini herkes biliyor. Bu kaçınılmaz bir eğilimdir” açıklamasını yapmıştır. Bu açıklamadan iki gün sonra da Çin Komünist Partisi’nin Doğu Türkistan’da İslam’ın en önemli ibadetlerinden oruca yönelik yasaklamaları ortaya çıkmıştır. Doğu Türkistan’dan gelen haberlerde Uygur, Kazak ve diğer Müslüman toplulukların oruç tutmasını engellemek için yeni adımlar atmaktadır. Çinli yetkililer Uygur mahallelerinde gündüz vakti yemekli toplantılar organize etmiştir. Bu yemekli veya içecekli toplantıların amacı bir yandan Komünist Parti’nin propagandasını yapmak diğer taraftan da Müslümanların oruçlarını bozmak için zorla yemek yedirmektir. Uygurların yemek yememek gibi bir tercihleri yoktur. Çünkü, Komünist Parti’nin talimatına karşı çıkıp oruç tutmaya devam edenler hemen ‘aşırılıklardan arındırılmak için’ toplama kampına gönderilmektedir. Bu ve benzeri uygulamalar son yıllarda daha da artmaktadır. Pekin hükümetinin bir diğer uygulaması da Mahallelerde ve köylerde Ramazan günlerinde iftara yakın vakitte düzenlenen konserler ve eğlence partileridir. Bu konser ve eğlencelere Müslüman Uygurların katılması zorunludur. Konserler ve eğlenceler sırasında Uygurlar oruçlu oldukları halde yemek yemeye, içmeye hatta dans etmeye zorlanmaktadır. Çin Komünist Rejimi, bir yandan Uyguların Ramazan ayını bir Müslüman gibi geçirmelerini önlerken diğer taraftan da İslam dininin kutsal değerlerine hakaret etmektedir. Sözde aşırılıkların önlenmesi ve İslam’ın Çinlileştirilmesi adına gerçekleştirilen bu eylemlerin temel amacı Uygurları İslam dininden koparmaktır. Çin hükümetinin bu programına karşı çıkanların ise cezalandırılması ‘kaçınılmazdır’.
Geçen yıl Çin Komünist Partisi yetkilileri, Doğu Türkistan’ın birçok yerinde Ramazan Bayramı’nda camilerde ve evlerde dua etmek yasaklanmıştır. Sadece yaşlı vatandaşların ağır polis gözetimi altında camilerde namaz kılmasına izin verilmiştir. 2022’de ise Kaşgar’daki yetkililer Müslüman Uygur erkeklere Sincan’ın en ünlü camisinin dışında kutsal ayın bitişini kutlamak üzere dans etmeleri için para ödemiştir. Bu gösteri filme alınmış ve BM insan hakları şefinin beklenen ziyareti öncesinde devlet medyası tarafından yayınlanmıştır. Daha önce yayınlanan uluslararası raporlarda da Doğu Türkistan’da İslam’a dair izlerin yok edilmesi için tarihi camilerin ve türbelerin yıkıldığı belgelendirilmiştir. Bugüne kadar yıkılan Cami sayısı dokuz bine yakındır. Uygurların din ile irtibatını koparmak adına Din adamlarının da toplama kamplarına ilk kez gönderilenler olması da Çin’in İslam’a karşı savaşının bir başka delilidir. Bu sözde ‘kaçınılmaz’ baskıların tek amacı ise İslam’ın Çinlileştirilmesidir. İnsan haklarına aykırı bu amaç Çin Komünist Partisi’nin en önemli gündemidir.
Bu noktada asıl sorulması gereken soru, Müslüman Uygurlar soykırıma maruz kalırken, Ramazan’da oruç tutmalarına bile izin verilmezken İslam dünyası ne yapmıştır? İslam dünyasına adına üzücü olsa da çeşitli ülkelerdeki sivil toplum kuruluşlarının protestoları dışında, Müslüman devletlerden güçlü bir tepki gelmemiştir. Tam tersine, Pekin hükümetinin organize ettiği Doğu Türkistan turlarına katılan Din adamları, Çin’in söylemlerinin borazanı olmuştur. Pekin hükümetinin Uygurları yok etmek için kullandığı ‘aşırılıklarla mücadele’ söylemine en çok sahip çıkan yine Müslüman devletlerdir. Bir taraftan dünyada Müslümanlara yönelik zulmün bitmesi için her Cuma namazı dua eden İslam dünyası, diğer taraftan Uygurları yok saymaktadır. Müslüman dünyasının çatı örgütü İslam İşbirliği Teşkilatı değil Çin’e karşı tek açıklama yapmayı, tam tersine en büyük destekçisidir. Bu desteğin göstergesi olarak Çin Dışişleri Bakanı dönemsel toplantıları onur konuğu olarak çağırılmıştır. Birleşik Arap Emirlikleri merkezli sözde sivil toplum kuruluşları Çin’e İslam alimlerini götürmüş ve Pekin hükümetinin yalanlarını dinlettirmiştir. Bu ve benzeri organizasyonlar Ramazan Ayında da Doğu Türkistan’a götürülmüştür. Bu ziyaretlerde Çin hükümetinin propagandasına alet olan sözde İslam dini temsilcileri, Komünist partinin söylemlerini tekrar etmiştir. Halbuki Müslüman dünyasının temsilcilerine düşen, Çin hükümetinin Uygurlara yaptığı zulme itiraz etmektir. Ekonomik ve diplomatik çıkarları nedeniyle ses çıkarmıyorlarsa da en azından Pekin hükümetinin propagandasına alet olmamaları, soykırım suçunun işbirliğinden kaçınmaları beklenmektedir. Ancak bugüne kadar böyle bir tepki maalesef ortaya koyulmamıştır. Ne acıdır ki, Uygur soykırımını bugüne kadar kabul eden ve gündemine alan, Müslümanların öteki diye dışladığı Batı Dünyasıdır.
İslam dünyasının kendi içinde yaşadığı içler acısı çelişkilerin ürünüdür. Bir tarafta Müslümanların Kutsal Kitabı, Kur’an’da açıkça ‘size bir fasık haber getirdiğinde bunu araştırın’ ayeti vardır. Diğer tarafta ise Pekin hükümetinin dezenformasyon mekanizmasının kurbanı olmuş, dine inanmayı afyon olarak gören zihniyetin yönettiği Çin’in her habere inan bir İslam ümmeti vardır. Haddi zatında Müslüman devletlerin bu tutumu Ümmet kavramına karşı da iki yüzlü yaklaşılmasıdır. Çünkü Ümmet demek, İslam toplumlarının bir araya gelmesi ve birbirine destek vermesi demektir. Ancak, İslam devletleri ekonomik ve diplomatik çıkarları nedeniyle Ümmetin mazlum halkı Uygurlara değil sahip çıkmayı, onu yok etmek isteyen dinsiz zihniyetle işbirliği halindedir. Kur’an-ı Kerimde münafıklıkla ilgili ayetlerden biri şöyle başlamaktadır, “Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler”. Doğu Türkistan’daki soykırımı görmeyen, bu zulme ses çıkarmayan ve Mazlum Uygurların sesini duymayan İslam dünyasının hali de buna benzemektedir.
Son olarak ifade etmek gerekirse, Ramazan ayının sonu yaklaşıp yeni bir bayrama daha merhaba demek vakti yaklaşmaktadır. Bu önemli zamanlarda, sadece batı dünyasının değil, islam ülkelerin en önemli sorumluluğu, Müslüman Uygur kardeşlerinin de seslerini duyurmaktır. Başta da dediğimiz gibi aksi takdirde tarihin yapraklarında ‘soykırım suçu işbirlikçisi’ olarak yer almaları kaçınılmazdır!
Telif Hakkı Uygur Araştırmaları Merkezi - Tüm Hakları Saklıdır