• Washington DC
Bizi Takip Edin:

Uygur Soykırımı’ndan dünyanın çıkarması gereken dersler

Abdulhakim İdris

Çin hükümetinin Doğu Türkistan’daki (Sincan) eylemleri, zamanımızın en ciddi insan hakları krizlerinden birine dönüşmüştür. Uygurlara ve diğer Türk Müslümanlara yönelik baskı, kitlesel gözetimden zorla çalıştırmaya, keyfi gözaltılara ve  Uygur inanç ve kültürünü ortadan kaldırmayı kadar değişen taktiklerle kapsamlı olmuştur. Uygur halkının içinde bulunduğu kötü durum, dünyanın görmezden gelemeyeceği bir insani felakettir. Çin hükümeti, Uygurların ve diğer Türk Müslümanların sürekli izlemeye tabi tutulduğu Doğu Türkistan’da kapsamlı bir gözetim devleti uyguladı. Raporlar, yaklaşık 3 milyon kadar Uygur’un esasen toplama kampları olan yerlerde gözaltına alındığını gösteriyor. Bu tesisler, tutuklulara dini ve kültürel kimliklerinden vazgeçmeleri için baskı yapılan, zorla beyin yıkama, istismar ve hatta hayatlarını yok etme yerleridir. Endoktrinasyon genellikle Uygurları dillerini, inançlarını ve geleneklerini terk etmeye zorlamayı ve kimliklerinin sistematik olarak silinmesine katkıda bulunmayı içerir.

Çin’in eylemlerinin ölçeği gözaltı ve gözetimin ötesine geçmektedir. Zorla kısırlaştırma, ailelerin ayrılması ve Uygur kültürel ve dini mekanlarının kasıtlı olarak tahrip edildiğine dair raporlar, Uygur kimliğini ortadan kaldırmak için koordineli bir çabaya işaret etmektedir. Buna ek olarak, 16.000’den fazla caminin yıkılması ve Kuran okumak gibi dini bağlılık eylemleri nedeniyle milyonlarca kişinin hapsedilmesi, Çin’in dine karşı köklü savaşını göstermektedir. Birleşmiş Milletler ve çeşitli insan hakları örgütleri de dahil olmak üzere uluslararası kuruluşlar, bu eylemleri soykırım ve insanlığa karşı suçlar olarak etiketleyerek Çin’in saldırgan politikalarını daha da açığa çıkarmıştır. Çin’in Doğu Türkistan’daki yayılmacı yaklaşımı, Uygurların stratejik olarak Han Çinli yerleşimcilerle değiştirilmesini içermektedir. Bu demografik mühendislik, Uygur nüfusunun sistematik olarak yerinden edilmesini ve atalarının anavatanlarındaki varlıklarını azaltmasını sağlamak için tasarlanmıştır. Benim memleketim olan Hotan’dakiler gibi yeni ilçelerin kurulması, yalnızca Uygur kültürünü ve kimliğini tehdit etmekle kalmayıp aynı zamanda bölgesel istikrar ve hatta Hindistan ulusal güvenliği için de risk oluşturan bu devlet destekli istilanın keskin bir hatırlatıcısı olarak hizmet etmektedir.

Bu arada, yurtdışındaki Uygur aktivistler, Çin baskısını sınırlarının ötesine taşırken amansız bir baskı ile karşı karşıyadır. Aktivistler taciz edilmekte, susturulmakta ve bazı durumlarda Çin’deki ailelerinin haklarını savundukları için ceza olarak rehin tutulmaktadır. Uygur soykırımının küresel olarak tanınmasına rağmen Çin, eylemlerini aklamak ve hesap verebilirlikten kaçınmak için nüfuzunu kullanarak dezenformasyon kampanyalarını sürdürmektedir.

Uluslararası toplum, Çin hükümetinin Uygur halkına yönelik acımasız muamelesine tepki göstermeye başlamıştır. Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve bazı Avrupa ülkeleri, Uygur Soykırımı ile bağlantılı Çinli yetkililere ve şirketlere yaptırımlar başlamıştır. ABD ayrıca, zorla çalıştırmayla bağlantılı olduğuna inanılan Doğu Türkistan’dan yapılan ithalatı yasaklayan Uygur Zorla Çalıştırmayı Önleme Yasası’nı da kabul etmiştir. Bu önlemler, Çin’i insan hakları ihlallerinden sorumlu tutma ihtiyacının artan küresel kabulünü yansıtmaktadır.

Diğer yandan Müslüman çoğunluğa sahip birçok ülkenin Uygur halkıyla paylaştığı derin dini ve tarihi bağlara rağmen, bu ülkelerden gelen tepki büyük ölçüde Çin’e sessizlik veya zımni destek olmuştur. Bu sessizlik genellikle ekonomik bağımlılıklar, siyasi ittifaklar ve Çin’in etkisini daha da sağlamlaştıran küresel bir kalkınma programı olan Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ne (BRI) katılımdan kaynaklanmaktadır.

Pekin hükümeti, uluslararası örgütleri ve gelişmekte olan ülkeleri etkilemek için ekonomik gücünü kullanmış ve onları Çin’in politikalarını kınamaktan caydırmıştır. Dahası, Batı’nın yaptırımları ve eleştirileri karşısında Çin’in Rusya ile artan ittifakı, küresel güçlerin Çin’i insan hakları ihlallerinden sorumlu tutmasını daha da zorlaştırmıştır.

Çin’in yaklaşımının daha sinsi bir yönü, dezenformasyonu yaymak için deepfake teknolojisini ve devlet destekli botları kullanmasıdır. Yapay zeka tarafından oluşturulan videolar ve görüntüler, gerçek haberleri uydurma hikayelerden ayırt etmeyi zorlaştıran sahte anlatılar oluşturabilir. Twitter ve TikTok gibi sosyal medya platformlarında, yapay zeka destekli botlar, tartışmaları Çin yanlısı propaganda ve Uygur karşıtı anlatılarla doldurulmaktadır. Bu botlar, Çin’in muhalefeti bastırmasına ve küresel kamuoyunun insan hakları ihlallerinin gerçek ölçeğini öğrenmesini engellemesine yardımcı olmaktadır.

Çin, hükümeti eleştiren içeriği bastırmak için yapay zeka odaklı teknolojileri kullanarak kapsamlı sansür stratejileri kullanmıştır. DeepSeek, WeChat ve TikTok gibi platformlar, Doğu Türkistan’daki ihlallere ışık tutabilecek bilgileri aktif olarak engellemek ve Uygur aktivistlerin durumları hakkında farkındalık yaratmasını engellemekle suçlanmaktadır.

Dezenformasyonun küresel yayılımıyla mücadele etmek ve Uygur krizinin uluslararası ilginin odak noktası olarak kalmasını sağlamak için çeşitli stratejiler izlenmelidir. Uygur halkına yönelik baskı, küresel dikkat gerektiren bir krizdir. Çin eylemlerini inkar etmeye ve küçümsemeye devam ederken, uluslararası toplum hesap verebilirlik çağrısında sağlam durmalıdır. Uygur aktivistleri destekleyerek, medya okuryazarlığını güçlendirerek ve Çin’in dijital manipülasyonuyla mücadele ederek, gerçeği ortaya çıkarmak ve Uygur halkının hakları için savaşmak için çalışabiliriz. Adalet mücadelesi henüz bitmedi ve mazlumların seslerinin susturulmamasını sağlamak hepimizin görevidir.

*Bu yazı, Uygur Araştırmalar Merkezi İcra Direktörü Abdulhakim İdris’in Red Lanten Analytica tarafından düzenlenen, ‘The Siang Dialogue 2.0’ başlıklı konferanstaki konuşmasından alınmıştır.

Yazı gezinmesi

Telif Hakkı Uygur Araştırmaları Merkezi - Tüm Hakları Saklıdır

This website uses cookies. By continuing to use this site, you accept our use of cookies.